28 Şubat 2008 Perşembe

Boyu uzayan Kâbe


Ali Ulvî Kurucu Bey, hatıralarında Hacı Bayram Camii eski imamlarından Zekâî Efendi'nin Kâbe-i Muazzama ile ilgili sözlerini şöylece aktarıyor:

"İlk Umre tavafımı yaptım. Altınoluk'un altında oturuyorum. Kâbe-i Muazzama'ya bakarken hatırımdan gönlümden şu geçti: 'Ya Rabbi, ben sanırdım ki, Kâbe-i Muazzama'nın civarında Kâbe'den yüksek ev bulunmaz.' O günlerde, civarda dört beş katlı evler bulunuyordu. Yalnız zihnimden geçiyor, dilimle bir şey söylemiş değilim. Rükn-ü Yemânî tarafından, Altınoluk'un altına doğru bir zât geldi. İhramlı, saçlı, esmer, son derece mehîb, heybetli. Selâm verdi. 'Esselâmü aleyküm!' dedi. 'Ve aleykümüsselâm' dedim. 'İrfa' re'sek ve'nzur fevkek! Başını kaldır, yukarı bak!' dedi. Başımı kaldırdım. Kâbe'ye baktım ki, Kâbe gidiyor. Semâya doğru yükselip gidiyor. Gökte uzayıp gitmiş, sonu görünmüyor. Bu gözümle gördüm. Kendimden geçtim. Bir taraftan da 'Allah'ım bu bir su-i edebdir. Fakat dilimden çıkmadı. Gönlüme geldi, kalbime hutur etti. Allah'ım muâheze etme. Allah'ım beni gazabına uğratma, beni yerlere çarpma.' diye yalvarıp yakardım. Kendime geldim. Dedim ki: 'Beni uyandıran, ikazda bulunan zatın bir elini öpeyim, duasını alayım.' Hemen tavafa girdim. Tavaf edenler 45-50 kişiyi geçmiyordu. O zat yoktu. Mekke'de on beş gün kaldım, o zatı hep aradım, göremedim."
(M.Ertuğrul Düzdağ, Üstad Ali Ulvî Kurucu, Hatıralar-3)
Bu yazı Abdullah Aymaz'ın Zaman gazetesindeki 04.02.2008 tarihli yazısından alınmıştır...

2 yorum:

Zeynep dedi ki...

Sadece aklından geçtiği için bu kadar büyük pişmanlık duyan Zatlar varken yaptıklardan bir türlü ders almayan bizlere el açıp O'nun kapısında beklemekten başka birşey düşmüyor.

makcig dedi ki...

Bu nasıl bir tevasfuktur arkadaşım.Birbirimizden haberimiz yokken bu kadar yakın iki isimde iki blog.Sehribursadan sevgiler